Türk Kahvesinin Geçmişten Günümüze Serüveni
Merhabalar, MORCHI okurları bu yazımızda ‘’Türk Kahvesinin Geçmişten Günümüze Serüveni’’ anlatacağız. Türk kahvesi denilince aklımıza hepimizin bildiği üzere kendisine has bir tadının, kokusunun, köpüğünün, pişirilişinin ve ikramının olduğu gelir. Diğer kahve çeşitlerinden ayıran en önemli özelliği belki de denildiği gibi bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olmasından dolayıdır. Peki Türk kahvesini bu kadar özel yapan şey nedir? Nasıl ortaya çıktı? Kahve serüvenin içerisinde Türk Kahvesi adını nasıl aldı? Hiç düşündünüz mü? Gelin hep birlikte bu serüveni sizlere yazımızda açıklamış olalım.
Türk Kahvesinin yolculuğundan bahsetmeden önce kahvenin nasıl keşfedildiğinden kısaca bahsedelim. Kahvenin bilinen tarihi M.S. 850 yıllarına kadar gider. Etiyopya’da bir keçi çobanı tarafından keçilerinin bir çalının parlak kırmızı meyvelerini yedikten sonra yorulmadıklarını fark etmesi ile bu meyveleri kendisi denemeye karar verir. Deneme sürecinde kendisini yorgun ve sinirli hissetmemeye, daha enerjik hissetmeye başlar.
Bu durumu ailesine de bahseden çoban kahvenin hızla yayılmasına, insanların bu içeceği yorgun ve gergin hissettiklerinde içebilecekleri rahatlatıcı bir içecek olarak görmesini sağlar. Hızla ilerleyen kahve alışkanlığı ile kahvenin bir marka haline gelmesinde öncü olmuştur.
Kahvenin keşfedilmesi ile birlikte serüveni hızla ilerlemeye dünyanın birçok yerinde rağbet görmeye başlamıştır. İlk durak Arabistan olup Habeşistan’da keşfedilen yöntem ile birlikte içilmeye devam edilmiştir. Kahvenin ilk işlenip üretime geçildiği yer olarak bilinen Yemende ise yeni bir tat katılarak kahveye olan ilgiyi artmıştır.
Kahvenin Türkiye’deki Serüveni
Osmanlı döneminde Türkler, Yemeni işgal ettiklerinde işgalin hemen ardından orada işlenen kahve çekirdeklerinin rağbetini fark etmişlerdir. Bu durumu fırsata çevirmek istediklerinden önemli bir ihracat malı olarak görmüşlerdir. Yemen valisi Özdemir Paşa, orada içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul’a getirmiştir.
Kahve kısa zamanda Osmanlı topraklarında sevildi saray mutfaklarında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saraylardan konaklara, ardından evlere giren kahve, halkın kısa sürede gönlünü fetheden bir lezzet haline dönüştü. Satın alınan kahve çekirdekleri kavrulup dövüldükten sonra cezvelerde pişirilip afiyetle içilen bir alışkanlık haline gelmeye başladı. Halkın kahveyi bu kadar sevmesinde öncü olan bir gelişme yaşandı. İstanbul’da açılan ve hızla yayılan kahvehanelerle birlikte insanlar burada günün her saatinde vakit geçirecek bir alışkanlık edinmeye başladı.
Güncel yazılar okunur, satranç veya tavla oynanır, şiir ve edebiyat sohbetleri içilen kahve eşliğinde edilirdi. Kahve kültürü böylece dönemin sosyal hayatını oldukça etkilemişti. Osmanlının geniş topraklara hüküm sürmesi ve oralara gönderdikleri elçileri sayesinde Türk kahvesinin lezzeti ve ünü Avrupa’yı sonrasında tüm dünyayı sarmıştır.