Kahve ise dönemin bir başka popüler konusuydu. Yemen valisi Özdemir Paşa’nın Yemen’den gelirken yanında getirdiği kahve çekirdeklerinin kokusu, sarayın yüksek duvarlarını aşmış; lezzeti adeta tüm başkent halkını efsunlamıştı. Nitekim ilk kahvehane 1555 yılında Halepli iki tüccar tarafından Taht-ül Kale yani bugünkü Tahtakalede açıldı. Bu büyülü lezzet istanbul’dan sonra tüm Avrupa şehirlerinin büyük tutkusu haline geldi.

Kahve damağa, Çini göze hitap ediyordu. İkisinin de yapımı büyük ustalık, özen ve sabır istiyor ve ikisi de ateşin kolları arasında en güzel formunu kazanıyordu. Belki de bu yüzden sevenleri, ikisine de yüzyıllardır ateşli bir tutku ile bağlandı. Bugün hala, Çiniyi pişirirken daha önce bilinmeyen mercan kırmızısnı yakalamak için, ateşe bakmaktan gözlerini kaybeden çini ustasından bahsedilir. Göz kamaştırıcı bir iş ortaya koymak için gözlerini feda eden büyük sanatkarın tutkusundan…

Çini bu topraklara geleli bin, kahve geleli ise neredeyse beş yüz yıl oldu. Biz büyük hedefleri olan mütevazi bir kahve markasıyız. Çinilerdeki nakışlardan ilham alarak ismimizi filiz anlamına gelen Morchi koyduk. Bu topraklardan tüm dünyaya daha önce hiç tatmadıkları bir kahve lezzeti sunuyoruz. Haydi anlatalım!

Morchi’den alınan bir yudum, büyülü bir yolculuğa ilk adımı atmak demektir. Önce tutsak eden kokusu ile karşılar sizi. Bilirsiniz ki enfes tadını damağınızda duyduğunuz anda dünya değişecek; zaman genişleyecek. Anı daha değerli kılan bu mucize lezzet peşi sıra huzuru, umudu ve mutluluğu getirecek. Olgun bir gülümseme yerleşecek yüzünüze. Bir fincan Morchi bazen bir dost sohbetinin; bazen kendinize ayırdığınız bir keyif anının yoldaşı olacak.

Tüm uğraşımız size bu duyguları yaşatacak en iyi kahveyi ulaştırmak. Ateşin başında Morchi’yi kavuruyoruz. İçimizde bir kahve filizi kadar genç ve diri umutlarımız, yüreğimizde Çini ustasının kadim tutkusu…

Türk kahvesiyle çıktığımız bu yolculuğumuzdaki amacımız dünyadaki farklı kahve lezzetleri keşfet- mek ve sizlere en iyi şekilde sunmak.